Hubble, yakın bir bulutsuda yıldız oluşumunu inceliyor

NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu, Samanyolu'nun en yakın galaktik komşularından biri olan Küçük Macellan Bulutu'ndaki (SMC) NGC 261 adlı bulutsuda yıldız oluşumunu inceledi.

Hubble, yakın bir bulutsuda yıldız oluşumunu inceliyor

NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu, Samanyolu'nun en yakın galaktik komşularından biri olan Küçük Macellan Bulutu'nda (SMC) yer alan NGC 261 adlı bulutsuda yıldız oluşumunu gözlemledi. Hubble tarafından yakalanan bu yeni görüntüde, binlerce yıldız siyah bir uzay arka planında yer alırken, pembe renkli bir bulutsu sağ alt köşenin büyük bir bölümünü kaplıyor.

NGC 261'in Parlak Kırmızı Işıltısı

NGC 261, NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu ile elde edilen görüntüde parlak kırmızı bir ışıltı sergiliyor. Bu bulutsu, 5 Eylül 1826'da İskoç astronom James Dunlop tarafından keşfedildi. Bulutsu, iyonize gazın yaydığı pembe-kırmızı parıltısıyla tanınan bir emisyon bulutsusu olarak biliniyor. Bu yayılım, bulutsunun içindeki sıcak yıldızların çevresindeki hidrojen gazını ışınlamasıyla oluşuyor.

Hubble, NGC 261'i inceleyerek moleküler bulutlarda yıldızların ne kadar verimli oluştuğunu araştırıyor. Bu bulutların, genellikle büyük miktarda moleküler hidrojen içeren ve yıldızların doğduğu yoğun gaz ve toz bölgeleri olduğu ifade ediliyor. Ancak, moleküler hidrojenin yayılımı zayıf olduğu için bu ham yıldız oluşum yakıtını ölçmenin zorlayıcı olduğu düşünülüyor. Bilim insanları, bu nedenle moleküler bulutların varlığını belirlemek için hidrojenle ilişkilendirilen karbon monoksit (CO) gibi diğer molekülleri izliyorlar.

Yeni Yıldızların İzini Sürüyor

Küçük Macellan Bulutu, genç yıldızlardan zengin bir gaz ortamına sahip olup, eser miktarda karbon monoksit (CO) içermektedir. CO, genellikle hidrojenin varlığını göstermek için kullanılır. Hubble, Gelişmiş Kamera Sistemleri (ACS) ve Geniş Alan Kamerası 3'ü (WFC3) kullanarak NGC 261'in bulunduğu bu güneybatı bölgesindeki yıldızları görüntüledi. ACS ve WFC3'ün birleşik gücü, astronomların bu bulutsunun yıldız oluşturma özelliklerini optik ve yakın kızılötesi dalga boylarındaki CO içeriği aracılığıyla yakından incelemelerine olanak tanıdı. Bu araştırma, astronomların evrenimizin diğer galaksilerinde ve Samanyolu'nda yıldızların nasıl oluştuğunu daha iyi anlamalarına yardımcı oluyor.